ESKİ İSTANBUL SÖZLÜĞÜ
96 Olayları : Dış tahrikler sonucu ve örgütler aracılığı ile Sultan II. Abdülhamit'i düşman ilan eden Ermenilerin İstanbul'da gerçekleştirdikleri eylemlerin ikincisi. İlki 30 Eylül 1895'te başladı. Gösteriler üç gün sürdü. 96 Olayları (1896) denen ikincisi bir grup silahlı Ermeni'nin İstanbul Osmanlı Bankası'nı basmaları ve bomba atmalarıyla ortaya çıktı.
Ahd-i Atik : Tevrat da dahil, İncil'e kadar olan kutsal metinleri kapsayan ve Hıristiyanlarca da benimsenen kitap. İncil, bunun devamı kabul edilir ve Ahd-i Cedid olarak adlandırılır.
Akağa : Osmanlı sarayında görev yapan, Boşnak asıllı hadım. Akağaların, Sarayın harem dairesiyle bir ilgileri olmaz, Enderun ve Mabeyn dairelerinde kapıcılık yaparlardı. Amirleri Kapı Ağası, Babüssaade Ağası unvanlarını taşırdı.
Akaretler : Beşiktaş'ta Evkaf-ı Hümayun denilen Osmanlı Vakıf kurumunca yaptırılıp saray personeline tahsis edilmiş lojman evler. Bu evlerin yer aldığı semt de aynı adla anılmaktadır.
Ak Cami : Ortaköy'deki Mecidiye Camisi veya Ortaköy Camisi. Ak Cami bir halk deyimi olmalıdır.
Amira : Osmanlı Devleti'nde önemli görevler alan ünlü Ermeni kişilere verilen onursal unvan.
Anna : Alucra yakınındaki bu köy, Şebinkarahisar ilçesine bağlı olup adı 1960'tan sonra Yeniyol olarak değiştirilmiştir.
Armudan : Erzincan'ın İliç ilçesinde birbirine yakın iki köy. Eskiden, bir bucak merkezi olan büyüğüne Armudan·ı Kebir, ikincisine ise Armudan-ı Sagir deniyordu. Karabudak Çayı üzerindeki Büyük Armudan'a halen Büyük Armutlu, diğerine ise Küçük Armutlu adları verilmiştir.
Aşiret Mektebi : II. Abdülhamit'in buyruğu ile 1892'de İstanbul'da açılan okul. Arap aşiretlerinden getirilen soylu çocuklara Osmanlılık bilinci ve eğitimi verilmesi amacına dönük bu okula daha sonra Arnavut ve Kürt gençleri de alınmış, Panislamist bir eğitim öngörülmüştü. 1907'de kapatıldı.
Azbıder : Suşehri'nde iki köy, şimdi adları Akıncılar ve Aşağı Ezbider'dir.
Aziziye Fesi : Basık ve geniş kenarlı bir fes formu. Sultan Abdülaziz, bu biçimde fes giydiğinden, uzun zaman moda olmuştur.
Baba, Oğul, Kutsal Ruh : Hıristiyanlık öğretisindeki üçlü inanış. Baba (Tanrı) Oğul (Hz. İsa) ve ikisi arasındaki iletişimi sağlayan Kutsal Ruh (Melek). Bu üçlü, bir bütün ve birlik içerisinde kabul edilir.
Bağıl : Sultan saraylarının, büyük konakların avluya da bahçelerindeki ahır, otluk, arabalık, uşak evi vs.
Birinci Ferik : Osmanlı ordusunda orgeneral eşiti rütbe.
Camlı Köşk : Dolmabahçe Sarayı'nın cadde tarafında kalan ve eski Osmanlı saraylarının alay köşkü formunu andıran, fakat yanları ve üstü camla örtülü kapalı balkon.
Çapakçur, Çarsancak : Osmanlılar döneminde şimdiki Bingöl ili bölgesine Çapakçur, Tunceli'nin Mazgirt, Nazimiye, Hozat, Pertek yörelerine de Çarsancak deniyordu.
Cuma Selamlığı : Padişahın her cuma günü, cuma namazını cemaatle kılmak üzere ve selamlık alayı denen görkemli bir törenle camiye gidişi ve dönüşü. Bu törene, devlet erkânı, saray ileri gelenleri, askeri birlikler de katılır, halk, padişahı ve alayı izlemek için sarayla cami arasındaki güzergâhı doldururdu. Selamlık töreni, İstanbul'da 1924'te Halifeliğin kaldırılmasına kadar sürmüştür.
Damat Ferit Paşa : Sarayı Ferit Paşa (1853-1923), Abdülmecit'in kızlarından Mediha Sultan'la evlendikten sonra Baltalimanı'ndaki sahilsaraya taşınmışlardır. Bu saray, halen Baltalimanı Hastanesi'dir.
Dârüssaade-i Şerife : Osmanlı saraylarının kadınlara ayrılan harem dairesine verilen resmi addır. Sözlük anlamı, "Onurlu mutluluk kapısı"dır.
Dostal : İliç'e bağlı köy. Daha önce Divriği'nin Hamo bucağına bağlıydı.
Dördüncü Ordu : Merkezi Erzurum'da olan Osmanlı ordusu. Bölge halkı, İstanbul'da ve başka yerlerde kendilerini çoğu zaman Dördüncü Ordu'danım diye tanıtırlardı.
Düyûn-ı Umumiye İdaresi : Tam adı Düyûn-ı Umumiye-i Osmaniye Varidat-ı Muhassasa İdaresi'dir. Osmanlı Devleti'nin dış borçlarıyla ilgili olarak 1881'de kurulan ve kamu gelirlerinin bir bölümüne el koyan yabancı yönetim. Halen İstanbul Erkek Lisesi olan binası 1897'de yapılmıştır.
Erkân-ı Harbiye Nezareti : 1908'den sonra Seraskerlik'in yerini alan Osmanlı Savaş Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı.
Gencidere, Sinibize, Kerege : Armudan'a yakın küçük köyler.
Gızılbaşik, Çağlıyurt : Muhtemelen İmranlı yöresinin iki köyü. Çalıyurt adında bir köy, İmranlı ilçesindedir.
Gidiş Müdürü : Padişahın törenle saraydan çıkışında en önde yürüyen saray protokol şefi.
Grande Rue de Pêra : Taksim'den Galatasaray'a inen İstiklal Caddesi'ne, Osmanlılar döneminde Cadde-i Kebir deniyordu. Yabancılar ise buraya aynı anlamda bu adı vermekteydiler.
Güldeste : Divan şiirlerini ve şairlerin kısa biyografilerini içeren bir tür ontoloji.
Halayık : Köle olarak alınan ve zengin ailelerin ev işlerine yardımcı olan fakat odalıklar gibi, evin efendisinin yatağına girmeyen kızlara deniyordu. Kölelik yasaklandıktan sonra, Anadolu'nun yoksul çevrelerinden edinilen ve ailenin himayesine giren beslemelere de halayık denildi. Bunlar, yasal açıdan hür olmakla birlikte tıpkı köleler gibi yaşamlarını himayesinde oldukları aileye adarlar, gelin edilmezlerse ölünceye kadar aile içinde yaşarlardı. 19. yüzyıl sonunda, İstanbul ailelerinin "oğulluk", "besleme", "halayık" denen ve herhangi bir ücret ödenmeden istihdam edilen gençleri barındırmayı gelenekleştirdikleri biliniyor.
Hamamcıbaşı : Kahvecibaşı, yorgancıbaşı gibi, padişaha yakın saray adamı .
Hamidiye Alayları : Hamidiye Süvari Alayları da denmiştir. II. Abdülhamit, Doğu'daki, ayaklanmaya ve soyguna alışkın aşiretleri disipline edebilmek için, her aşiretin reisine paşalık veya miralaylık rütbesi vererek birer milis birligi oluşturmalarını öngördü. Sözde bunlar, kendi bölgelerinin güvenliğinden sorumluydular. Bu milis gruplarından küçük birlikler, zaman zaman İstanbul'a getirtilir, törenlere katılmaları sağlanırdı.
Hasan Paşa : Yukarıda adı geçen, Beşiktaş Muhafızı Yedi-sekiz Hasan Paşa.
Hasan Paşa Karakolu : Beşiktaş muhafızı olan ve Yıldız Sarayı'nın güvenligini sağlayan Yedi-sekiz Hasan Paşa'nın (ölm. 1905) makamının bulundugu Beşiktaş merkez karakolu. Sinan Paşa Camisi'nin karşısındaki bu tarihi bina, Cumhuriyet dönemindeki yol ve meydan açma çalışmaları sırasında yıkılmıştır. Bu karakolda, kent ve çevre huzurunu bozanlar, oruç tutmayanlar, sarhoşlar, nara atanlar, fakat daha çok saraya ve Adülhamit'e karşı oldugu sanılanlar dayaga çekilir, bazen bu dayak cezasını dogrudan Hasan Paşa verirdi.
Harehırotz : Erzincan yöresinde oynanan bir Ermeni halk oyunu.
Hariciye Nezareti : Osmanlı Dışişleri Bakanlığı.
Hayasa : Kuzey Avrupa'dan Anadolu içlerine gelip M.Ö. 8. yüzyılda Urartu topraklarına yerleştikleri ileri sürülen ve Ermenilerin ataları gösterilen "Haylar"ın yaşadıgı yöre.
Hırimyan : Mıgırdiç Hırimyan (1820-1907) Ermeni din adamı, yazar. Katolikosluk dinsel rütbesine yükselmiş, ayrıca cemaati tarafından "hayrik" (baba) lakabıyla anılmıştır.
Hünkâr Dairesi : Hünkâr mahfeli de denir. Namaz kılmak için camiye gelen padişah için ayrılan özel bölüm. İkinci kat konumundadır ve kafesle çevrilidir.
İbrahim Efendi : Yazarın adını verdiği bu kişinin, Şehzade İbrahim Tevfik Efendi (1874-1931) olması gerekiyor. Abdülmecit'in oğlu Mehmet Burhanettin'in oğlu olan Şehzade İbrahim Tevfik, Sultan II. Abdülhamit tarafından kendi oğlu gibi himaye görmüştür.
İçoğlanı : Saray Enderunu'nda eğitilen ve padişahın hizmetine verilen gençlere deniliyordu.
İdadi : İlki 1883'te lstanbul'da açılan ve yüksek okullara öğrenci hazırlayan ortaokul·lise düzeyinde genel kültür okulu. Rüştiye sınıflarıyla birlikte yedi yıl süreliydi .
İnsiz Ada : Hayırsız Ada veya Sivri ada. Muhtemelen, bu adalardan birine "insiz ada" da deniyordu.
İnşâ : Seçme Osmanlıca nesirleri içeren okullar için hazırlanmış olan kitap. Düzyazı kurallarını ve iç kafiyeli yazı örneklerini göstermek için kaynaktı.
İstanbulin : 19. yüzyıl sonlarında yaygınlaşan ve sivil kamu görevlileri için bir tür resmi kıyafet niteliği kazanan önü düğmeli, dar ve eteği uzun ceketle sıkma yelek ve pantolondan ibaret erkek elbisesi.
İstibdat Dönemi : Avrupa'daki kimi hükümdarları (örneğin, Prusya Kralı II. Friedrich) örnek alan ve temel yaklaşımı, "halk bilmez, gören ve bilen hükümdarlardır" olan II. Abdülhamit'in saltanatının 1878-1908 yılları arasındaki monarşi dönemi. istibdadın belirgin özellikleri, hafiyelik, sansür, halk arasında uyandırılan korku ve özgürlüklerin geniş ölçüde kısıtlanması, her şeyin, padişahın istediğdiği yönde yürütülmesidir.
Kağhank : Tarladaki yabani otların dikenlerin temizlenmesi anlamında Ermenice bir sözcük. Yöresel olarak bu işleme birçok adlar verilir. Örneğin keyhenk, kehan.
Kahvecibaşı : Osmanlı sarayında son dönemde eski hasoda mensuplarının yerini alan ve padişaha yakınlıklarından dolayı her birine özel hizmet unvanları verilen kişilerden biri. Padişaha kahve sunacak kadar güven kazanan kahvecibaşı, "kurenâ" denilen mabeyn görevlilerinin en itibarlılarındandı.
Karamanlıca : Karamanlı Türkçesi de denir. Karamanlı Ortodoksların konuştuğu Türk ağzı. Bu ağzın yazımında, bazı değişikliklerle Yunan harfleri kullanılmıştır.
Kemah Pakariçleri : Kemah'ın iki köyü. Yukarı Pakariç, Aşağı Pakariç.
Kesme : Divriği'ye bağlı eski bir kasaba. Kesme Çayı kenarındadır. Şimdi, Divriği 'nin Gedikbaşı bucağına bağlı bir köydür. Eskiden yerli Ermeniler buraya Gasma derlerdi.
Kilercibaşı : Ser-kilârî, kilârcıbaşı da denirdi. Saray kilerinin yöneticisi aynı zamanda padişahın sofra sorumlusuydu. Yemek servisini yapan uşaklara nezaret ederdi. Bu göreve padişahın en fazla güvendiği kişilerden biri atanırdı.
Kuşhane : Kuşhane Matbahı da denmiştir. Padişah için özel yemeklerin hazırlandığı, Matbah-ı amire'den ayrı küçük mutfak. Yazar, burada Matbah-ı amire ile Kuşhane Matbahını karıştırmıştır. Cadde üzerindeki her iki saray mutfağı kuşhane degil, genel yemek servislerinin yapıldığı matbahlardı.
Marque dêposêe : Tescilli marka.
Mıhitaristler : 1701 yılında Ermeni-Katolik din adamı Mıhitar Appa (Baba) tarafından İstanbul'da kurulan bir manastır. Dini bir kuruluş olmanın ötesinde, Ermeni cemaati için, eğitim ve edebiyat alanında önemli yenilikler ve gelişmeler sağlamıştır. Daha sonra, Venedik ve Viyana'da da etkili olmuştur.
Mırmır : Ermenice bir söz. Yenen veya içilen şeyin çok fazla acı olmasından ağzın ve genzin yanması.
Mırmırik Boza : Mayhoş, buruk, fazla mayalaşmış bozaya verilen Ermenice ad.
Mızraklı Süvari Alayı : Resmi törenlerde padişahın maiyetinde yürüyen atlı süvari birliği. Kısaca Mızrak Alayı da denirdi. Bu birlikteki askerler sağ ellerinde uzun birer mızrak çubuğu taşımaktaydılar. 1909'da kaldırıldı.
Misak Mezarens (1886-1908) : Pingân doğumlu, sembolist Ermeni şair. Şiirleri romantik ve mistik temalıdır.
Muşut : Erzincan'da Kuruçay ilçesine bağlı köy. Eskiden Armudan bucağına bağlıydı.
Muvakkithane : Başlıca camilerin yanında, ezan-namaz vakitlerine göre saat ayarı yapılan ve pencereleri, güneşin her mevsimde izlenebilecegi şekilde açılmış bulunan özel oda. Bazı muvakkithaneler saat kulelerinin altında olurdu. Beşiktaş'taki Sinan Paşa Camisi'ne ait bir muvakkithane vardı.
Muzika-i Hümayûn : 1831 'de kurulan Osmanlı bandosu. Bu büyük orkestra, törenlerde marşlar çalardı. Daha önceki dönemlerde ise Mehterhane vardı.
Nazır : Osmanlı Devletinde, II. Mahmut döneminden (1808-1839) başlayarak bakan konumundaki yöneticilere verilen unvan.
Nemse : Osmanlıların Avusturya'ya verdikleri ad.
Nışharh : Üzerine Hz. İsa'nın resmi basılan, yuvarlak ve yassı, kutsanmış ekmek.
Ortaköy Sarayları : 19. yüzyılda Kabataş'tan Kuruçeşme'ye kadar uzayan kıyı ve yamaçlar (Beşiktaş ve Ortaköy yerleşim alanları dışında), Osmanlı Hanedanı'na aitti. Bu kesimde Dolmabahçe ve Çırağan sahilsarayları ile tepedeki Yıldız Sarayı'ndan başka, bir dizi ikinci sınıf saraylar ve saray personeli ile hizmetlileri için yapılmış binalar bulunuyordu. Şehzadelere, evli sultanlara (padişah kızları) tahsis edilenlere, Fer'iyye sarayları denmekteydi.
Örümcekçibaşı : Yıldız Sarayı mensupları arasında, bir de örümcekçibaşı sanını taşıyanın bulunduğunu H. Mıntzuri haber veriyor.
Patrikhane : Burada, Ermeni patriğinden ve patrikhanesinden söz edilmektedir. (Başpiskopos Partoğimeos, olaylı yıllarda vekâlet etmişti. Patrik demekti. Pangaltı'daki evi yarı Patrikhane)
Pinkyan : Fırat'ın kuzey yakasında, Divriği'nin Gedikbaşı bucağında bir köy. Pingân olarak bilinen bu köye sonradan Adatepe adı verilmiştir.
Rüştiye : Tanzimat döneminde yaygınlaşan, iptidai (ilkokul) üstü, ortaokul eşiti genel kültür veren okullar.
Sahilsaray : İstanbul Boğazı'nın iki yakasındaki Osmanlı Hanedanına ait yazlık veya daimi ikamete mahsus saraylardır. Dolmabahçe, Çırağan, Beylerbeyi, günümüze kadar ayakta kalmış sahilsaraylardır.
Salmast, Magosa : İstanbul'da, eşeklerle yük taşımacılığı yapanların bazıları, İran Azerbaycanı'nın Salmast yöresinden, bir kısmı, Kıbrıs'tan (Magosa) gelmeydi.
Saltanat alayı : Mevkib-i Hümayun da denir. Padişahın katıldığı resmi ve dini törenlerdeki görkemli kortej.
Saray Ekmekçibaşısı : Has fırın amiri olarak sarayın gereksinimi olan ekmeklerin pişirilmesinden sorumlu görevli.
Saray Müzesi : Bu müzenin, o zaman resmi adı "Müze·i Hümayun" olup kurucusu ve müdürü Osman Hamdi Bey (1842-1910) olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri kastedilmiş olması gerekir.
Serasker : 19. yüzyılda, Osmanlı Devleti'nin savunma bakanlığı ve genel kurmay başkanlığı görevlerini yürüten, aynı zamanda Bakanlar Kurulu (Heyet-i Vükela) üyesi olan mareşal.
Serasker Rıza Paşa (1844-1920) : II. Abdülhamit döneminde 1891-1908 yılları arasında seraskerlik (savunma bakanlığı) yapan ünlü Osmanlı mareşali.
Sinanpaşa Camisi : Beşiktaş'ta, Kaptanıderya Sinan Paşa adına, Mimar Sinan tarafından yapılan (1555) büyük cami. Osmanlılar döneminde Beşiktaş bir kadılık (belde) sayıldığından, bu camide cuma ve bayram namazları kılınabiliyordu. II. Abdülhamit ise, cuma namazlarını Yıldız Sarayı önündeki Hamidiye Camisi'nde kılmakta, yalnız, bayram namazları için Sinan Paşa Camisi'ne gelmekteydi.
Sofi Baba Mezarlığı : Rumelihisarı'ndaki şehitlik. Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver, İstanbul'un Mutlu Askerleri ve Şehid Olanlar (T.T.K. yayını, Ankara, 1976, sayfa 21) adlı kitabında, Horasan'dan, İstanbul kuşatmasına katılmak için gelenlerin çoğunun sonradan "eren" sayıldıklarını ve Bektaşi efsanelerine geçtiklerini, Kadıköylü Talat Bey'in anlattıklarına dayanarak zikreder. Bunlar. Çamlıca'da İvaz Baba, Yusuf Tepesi'nde Arkam Baba, Rumelihisarı'ndaki Şehitlik'te Safi Baba, Eyüp Sultan Tepesi'nde Karyağdı Baba, Sütlüce'de Kömürcü Evliyası, Yedikule'de Eryek Baba, Merdivenköy'de Şahkulu Sultan, Yıldız Hamam mevkiinde Yıldız Baba' dır. Bunların, İstanbul'un fethi sırasında şehit düştüklerine inanılır. Fakat, yazarın sözünü ettiği Sofi Baba Mezarlığı'nın yukarıdakiyle bir ilgisi yoktur ve Fındıklı'dan Kazancı Yokuşu'na dönüşteki, daha o zamanlar ortadan kaldırılmış bir mezarlıktan bahsedilmektedir.
Sorag : Çarsancak bölgesinde bir köydür.
Surre Alayı : Surre, para kesesi anlamındadır. Her yıl Recep ayının 12. günü padişahın bulunduğu sarayda yapılan özel bir törenden sonra Mekke ve Medine'ye gönderilmesi gelenek olan hediyeler, harçlık ve sadakalar, İstanbul'dan yola çıkartılırdı. Süslenmiş bir deveye yüklenen surre, halkın duaları ve coşkulu uğurlayışı ile Üsküdar'a geçirilir, asıl konvoy buradan yola çıkardı.
Sultan, Padişah Kızı : Bunlara, adlarından sonra "sultan" unvanı verilirdi. Naime Sultan, Esma Sultan, Adile Sultan gibi. Padişahlar ise, özel adlarından önce sultan unvanı ile anılırlardı. Sultan Abdülhamit, Sultan Reşat gibi.
Surp Nışan Vankı : Erzincan'daki Surp (aziz) Nışan'ın adını taşıyan Ermeni kilise ve manastırı. Bu adda başka yerlerde de manastırlar vardır. Vank, Ermenice manastır demektir.
Sülüs Kitabe : Duvar, alınlık yazılarında kullanılan uzun ve yumuşak çizgilerle üsluplaşmış bir Arap yazısı.
Şehremaneti : Şehir eminliği anlamında, İstanbul'daki ilk belediye örgütünün adıdır. 16 Ağustos 1854'te kurulan Şehremaneti, İstanbul'un belediye işlerinin yanında valilik görevlerini de üstlenmişti.
Şerif : Hz. Muhammed'in torunu Hz. Hasan'ın soyundan gelenlere verilen onursal unvan.
Şirket-i Hayriye : İstanbul'da 1851'de faaliyete geçen vapur işletmesi. Önceleri Boğaziçi'nde, daha sonra İzmit, Yalova, Bandırma hatlarında buharlı gemi çalıştırarak yolcu taşımacılığı yapmıştır. Yerini, 1944 yılında Denizcilik işletmesi almıştır.
Tabla : Servise hazır saray sofrası. Saray mutfağıında pişen yemekler, tahta tepsiye sıralanmış sahanlara taksim edilir, her tepside altı kişilik yemek bulunurdu. Daha sonra her tabla, uçları üstteki deliklerden geçirilmiş bağları olan örtülere sarılırdı. Bunları başlarına koyan ayvaz ve tablakâr denen servis görevlileri, sarayın ilgili rine, saraya yakın diğer birimlere taşırlardı. Tabla örtüleri, yemek götürülen kişilerin konumuna göre değişik renklerde olurdu. Sultan tablaları kahverengi veya lacivert, kalfa ve usta kadınlara mahsus tablalar mavi, cariye tablaları beyaz örtülü olurdu.
Takuhi : Ermenice'de "kraliçe" demektir.
Tophane Müşiri : Osmanlı top sanayii ve topçu birliklerinin genel komutanlığını yapan mareşal.
Tortan, Pakariç, Gercanis : Tortan (yeni adı Doğan) ve Pakariç (Yeni adı Hakbilir) Kemah'ın köyleridir. Pakariç, Yukarı ve Aşağı olmak üzere iki köydür. Gercanis, Kemah'a bağlı bir bucak iken, daha sonra İliç'e bağlanmıştır. Yeni adı Kuruçay'dır.
Tüfekçibaşı : II. Abdülhamit, sarayların korunması için, Arnavut, Boşnak, Çerkez ve Söğüt yöresi gençlerinden "Tüfekçi" adı verilen özel bir birlik kurmuştu. Bu birlik ve komutanı olan tüfekçibaşı müşir (mareşal ) doğrudan padişaha bağlıydı.
Üç Horan Kilisesi : Beyoğlu Balıkpazarı içindeki ünlü Ermeni Kilisesi.
Vig (fig) : Baklagillerden yabani bezelye. Hayvan yiyeceği olarak yetiştirilir. Türkçe'de fiğ, fiy, derder çiçeği gibi adlar verilir.
YARMA : Buğdayın suda yumuşatılıp kabuğu alındıktan sonra kurutulmuşuna "yarma" ; bunun, suda haşlanıp "tan" denen ayranla karıştırılmasına da tan çorbası denir.
Yasak Bölge : Resmen böyle bir yer olmamakla birlikte, üç ay padişahlıktan sonra tahttan indirilen Sultan V. Murat'ın 1876· 1904 yılları arasında göz hapsinde tutulduğu Çırağan Sarayı ve çevresine Sultan II. Abdülhamit'in buyruğu gereği kimsenin yaklaşmasına izin verilmiyor, sarayın arkasındaki anayoldan geçenler ise önlerine bakarak ve hızla buradan uzaklaşıyorlardı.
Yıldız : Beşiktaş'ın sırtlarında daha önceleri Yıldız Bahçesi ve içinde de Yıldız Kasr-ı Hümayunu denen bir köşk vardı. II. Abdülhamit (hd.1876-1909) buraya, mabeyn, harem daireleri , köşkler ve kasırlarla birçok hizmet binası yaptırtarak yerleşti. O dönemde "Yıldız" denince Sultan Abdülhamit, onun saltanatı ve yaşamı akla geliyordu.
Yıldız Mabeyni : II. Mahmut'tan (1808-1839) başlayarak Osmanlı padişahlarının hükümdarlık görevlerini sürdürdükleri saray dairesine Mabeyn-i Hümayun denildi. Yeni sarayların planlarında, Selamlıkla Enderun'u bir araya getiren büyük mabeyn dairelerine yer verildi. Yıldız Sarayı'nın da II. Abdülhamit'in çalışmalarına, çoğu zaman tüm hükümet işlerinin yürütülmesine mahsus iki özel dairesi vardı. Bunlar Büyük Mabeyn ve Küçük Mabeyn'di.
Yıldız Törenleri : II. Abdülhamit'in, cuma günleri Yıldız Sarayı'nın hemen önündeki Hamidiye Camisi'ne, selamlık alayı ile inişi, namazdan sonra dönüşü.
Yorgancıbaşı : II. Abdülhamit döneminde (1876-1909) aşırı güven duyulan bazı kişiler mabeyne alınmış, kurenâdan sayılan bunlara, padişahın özel hizmetlisi olduklarını vurgulamak için yorgancıbaşı, esvabcıbaşı, tütüncübaşı vb. unvanlar verilmişti.
Yusuf izzettin : (1857-1916) Sultan Abdülaziz'in oğlu, Sultan V. Mehmet Reşat döneminde Veliaht.
Zaptiye Nazırı : Osmanlı Devletinin son döneminde, genel kolluk kuvvetleri komutanının unvanıydı.
Zaza Kürtleri, Seyyidleri : Erzincan-Tunceli yörelerindeki Zaza oymakları arasında kutsallıklarına inanılan ve Hz. Ali'nin soyundan geldikleri kabul edilen kişiler.
Zeki Paşa : II. Abdülhamit döneminde uzun süre Tophane müşirliği yapan zat olması: gerekiyor. Zeki Paşa (1849-1914) yılları arasında yaşamıştır. Rumelihisarı'ndaki yalısı günümüze kadar korunmuştur.
Zımara : Erzincan'ın İliç ilçesine bağlı, şimdiki adı Altıntaş olan eski bir köy. Armudan ile Kesme arasındadır.
Zınhık : İrmik helvasının benzetildiği bu yiyecek, muhtemelen, çekilmiş bulgurun elenmesiyle elde edilen unun pekmezle yoğrulmasından elde edilen basit tatlı . Buna tohnik denen yöreler de vardır.


Yorumlar
Yorum Gönder